Bengisu;
Madrid’e ulaştığımızda ve ne kadar güzel bir şehir olduğunu gördüğümüzde bütün yol yorgunluğumuz gitti ve şehrin tadını çıkarttık. Hem katılacağımız seminerde öğreneceğimiz bilgiler hem de İspanya’nın küçük şehirlerinden biri olan Orihuela’da vakit geçirebileceğimiz için çok heyecanlandım. Seminerin ilk gününde daha çok, katılımcıların birbirini tanımasına yönelik etkinlikler yaptık. Orihuela’nın başkanı gelip bize kadın hakları ve feminizm ile ilgili düşüncelerinden bahsetti. Ayrıca ilk gün katılımcıların arasındaki yaş farkının fazla olmasının bize ne gibi katkıları olabileceğini gördük, farklı düşünceler ve jenerasyonlar üzerine konuştuk. İkinci gün Orihuela’nın yakınında olan Alicante şehrine gittik ve orada bulunan 24 saat açık kadın merkezini ziyaret ettik. Bu merkezde çalışan sosyal hizmet uzmanları olduğunu gördüğümde çok sevindim ve benim de bir sosyal hizmet bölümü mezunu olarak bu gibi bir merkezde çalışmanın hayallerimden biri olduğunu fark ettim. Seminerin son gününde otelimizin yakınında bulunan bir kütüphaneyi ziyaret ettik. Farklı mesleklerden birçok kişi bize sunumlar yaptı. Bu sunumlardan en çok dikkatimi çeken, insan kaçakçılığını araştıran dedektifin yaptığı sunum oldu çünkü biz de derste bu konular üzerine çok fazla araştırma görmüştük. Ayrılmadan önceki yaptığımız cadı etkinliği ise anlatılmaz yaşanır. Seminerin negatif yönlerinden bahsetmem gerekirse aklıma tek bir şey geliyor, o da bazı katılımcıların İngilizce bilmemeleri sebebi ile sunumların 3 farklı dilde gerçekleşmesiydi. Bu sebeple bazı zamanlarda dikkatimiz çok dağıldı ve anlatılanlara odaklanmakta zorluk çektik. Ama FLAVIE genel olarak bilgi aktarımının yeterli olduğu, çok fazla tarihi mekan görebildiğimiz ve eğlenebildiğimiz bir proje oldu. Özellikle Orihuela’da bu kadar müze ve tarihi yapı olduğunu bilmediğimiz için beklentilerimizi aşan bir yer oldu. Bu projede yer alabildiğim için çok mutluyum.
Tuğçe;
Hola, amigos!
Açıkçası hiç bu kadar keyifli ve dinamik geçebileceğini tahmin etmemiştim çünkü proje süresi ülkeyi gezmek ve yeni birileriyle tanışmak için çok kısıtlı gelmişti. Ancak, Türkiye’ye döndüğümde sadece 3 günde ne kadar çok eğlendiğim ve güzel anılar biriktirdiğimin farkına vardım. Sanırım hem en yorucu hem de en keyifli kısımlarından birisi benim için yolculuktu çünkü tam tamına üç farklı araçla yolculuğumuzu tamamladık. Yolculuk için yanıma sırt çantası ve el çantası almıştım ve Madrid’e vardığımda sırt çantamın omuz kolu koptuğu için taşımada güçlük çektim. İspanya’da ilk günümde her ne kadar başıma talihsiz olay gelse de takım arkadaşlarımın yardımı ve desteği sayesinde o talihsiz olayı umursamadım. İlk günümüzü Madrid’de geçirmiştik ve en dolu günlerimizden birisiydi diyebilirim. Yolculuktan yorulduğumuz için güzel bir parkta dinlenip yanımıza aldığımız atıştırmalıkları yerken hem etrafı seyredip hem de hoş bir sohbetin içinde kendimizi bulduk. Dinlendikten sonra İspanya’ya daha önce gelen Aysena arkadaşımızın önerisi ile Palacio de Cristal adında güzel bir müzeyi ziyaret edip fotoğraflarla ölümsüzleştirdikten sonra kendimizi bir başka müzeye daha attık. Madrid’e eğer yolunuz düşerse kesinlikle Museo Del Prado’ya uğramanız gerektiğini söyleyebilirim. Müzede en beğendiğim eserlerden birisi Blay Y Fabrega’nın eseri The Blossoming of Love diyebilirim. Gün Madrid’de biterken artık Orihuela’ ya gitme vaktimiz gelmişti yaklaşık üç saatlik hızlı tren yolculuğumuzun ardından kalacağımız yere vardık. Güzel ama yetersiz bir uykunun ardından sabah seminerine gittik ve diğer ülkelerdeki katılımcılarla buluştuk. Konumuz kadına şiddete dayalıydı ve Orihuela’nın başkanı Carolina Gracia Gomez tarafından kadına şiddete dair konuşmasını dinleme şansımız oldu ve seminer burada sonlanırken ardından tur rehberi sayesinde bölgedeki müzeleri, kiliseleri ve okulu gezdik. Dürüst olmak gerekirse benim en favori günlerimden birisi Perşembe günü olan Alicante gezimizdi. Deniz kenarında hafif esintili ve güneşe doyduğumuz bir yerdi ve tabii ki bölgedeki küçük hediyelik dükkânları gezmek en keyif aldığım kısımlardan biriydi diyebilirim. Orihuela’ya döndüğümüzde ise nasıl olduğunu anlamayıp grubumuzu kaybettikten sonra arkadaşlarım Cansu, Sude ve ben kaybolduk. Ama endişelenmeyin sora sora Bağdat bulunur diyerek çevremizdekilere kaldığımız oteli sorduk ancak işin kötü tarafı İspanyolların İngilizcesinin sıfır olmasıydı. Evet, neyse ki tüm bu zorluklara rağmen kaldığımız oteli bulduk. Son gün program Biblioteca Publica’da devam etti fiziksel şiddete dair kısa bir film ve dans gösterisi beni etkileyen kısmıydı. Takım liderimiz Merve’nin problemimi iletmesi sayesinde çözüm bulundu ve çantam Jane’in eşi tarafından onarıldı. Neyse ki sorunsuz bir şekilde Türkiye’ye döndük. Biriktirmiş olduğum tüm güzel anılar hem aklımda hem de kalbimde yer edinecek. Adios!
Aysena;
Orihuela’ya varmak için Ankara-İstanbul, İstanbul-Madrid yolculuklarımızdan sonra Madrid’de Orihuela’ya gidecek trenimize kadar bolca vaktimiz vardı. Her ne kadar valizlerimizle gezmek zor ve yorucu olsa da birbirimizi daha yakından tanımak ve güzel havanın tadını çıkartmak için iyi bir fırsattı. El Retiro Park’ta biraz vakit geçirip dinlendikten sonra Madrid’in en ünlü yerlerine gittik. Bu sayede 9 saat içinde hızlı bir Madrid turu yapabildik.
Orihuela’ya vardığımızda kaldığımız otelin tarihi bir bina olması bizi çok etkiledi. Etkinliğin ilk günü diğer ülkelerden katılımcılarla tanıştık. Etkinliğin en genç grubu biz olduğumuz için başta şaşırsak da sonraki günler benim için hem kendimden yaşça büyük insanlarla aynı projede olmak ve farklı bakış açılarını görmek açısından çok yararlı oldu. Aynı zamanda projenin konusu dünyadaki her ülke için başa çıkılması gereken bir problem olduğundan, kadına yönelik şiddetle diğer ülkelerde nasıl başa çıkıldığını görmek de vizyonumu fazlasıyla genişletti. FLAVIE projesi sayesinde Madrid’I, Orihuela’yı ve Alicante’yi gezebildik. 4 günde İspanya’da 3 şehri gezip görebilmek çok büyük bir şanstı. Ayrıca Orihuela küçük bir şehir olmasına rağmen tarihiyle ve mimarisiyle çok etkileyici bir şehirdi. FLAVIE projesi benim için hem çok bilgilendirici hem de çok eğlenceli bir deneyim oldu.
Büşra Canan;
Seminer serisi benim için her anlamda ufuk açıcıydı. Halihazırda ilgili olduğum konuya dair farklı ülkelerden ve pencerelerden bakış açıları ve bilgiler kazandım. Gün boyunca yapılan söyleşilerle konuya dair bilgiler kazanırken, ayrıca gerekli merkezleri de ziyaret ederek sistemin işleyişine dair farkındalık oluştu. Birçok kültür ve coğrafyadan kişileri barındıran proje kapsamında hayati önem taşıyan kadına şiddet konusunu tüm bu ülkelerin perspektifinden inceleme fırsatı buldum. Program yalnızca seminer ve ilgili gezileri değil ve ayrıca performans sanatından atölyelere varan geniş kapsamıyla benim için oldukça derin ve çok renkliydi.
Bu programla beraber farklı kültürden ve yaşlardan birçok arkadaşlık edinme fırsatı buldum, oluşturduğumuz bağların programın ardından da devam edeceğini biliyor ve hissediyorum. Renklerin, milletlerin, yaşların ötesinde sadece insan olmanın verdiği paylaşımla bu proje kesinlikle yaşamımın unutulmaz parçalarından biriydi.
Furkan,
Bu projeye izmirden başvurdum, faal ekibiyle telefonda görüştük ve projeye kabul edildiğimi açıkladılar. Önce çok heyecanlıydım ancak heyecanım ilk online tanışma görüşmesinden sonra bir nebze azaldı. Projeye gideceğimiz gün istanbul havalimanında buluştuk efsane enerjisi olan bu ekiple bir proje geçireceğim için çok heyecanlıydım. İspanya’ya ulaştık madridi biraz gezme imkanımız oldu ardından seminerin yapılacağı yere vardık yerleştik ve artık seminerlerin başlamaması için hiçbir sebep yoktu. İlk gün bizi belediye binasına götürdüler ve resmi olarak başladık. Çok faydali olan bu seminerler bize farklı ülkelerden farklı bakış açıları sunuyordu diğer ülkelerdeki çözümleri kendi ülkemizde de uygulayabilmemiz ve yaygınlaştırabilmemiz adına harika bir fırsattı. Bir süre çeşitli şehirlerde yapılam seminerlerle kendi özgeçmişimize ve karakterimize birçok şey kattık. Bu konuda emeği geçen herkese çok teşekkürler
Sude;
İspanya projesi benim için her anlamda çok değerliydi. Proje sayesinde bambaşka bir kültürü tanıma fırsatım oldu. Aynı zamanda İtalya, İspanya, Fransa, İsveç gibi ülkelerden bir sürü insan tanıdım. Günümüzde kadına yönelik şiddet, kadın hakları, cinsiyet eşitsizliği gibi konular hem ülkemizde hem de uluslararası düzeyde çok kıymetli ve maalesef çoğu ülkenin kanayan yarası. Katıldığım sunumlar, etkinlikler, konuştuğum insanlar sayesinde çok farklı bakış açıları kazandım.
Projenin en güzel yanlarından biri de, kısa süren bir proje olmasına rağmen her günümüzün dolu dolu geçmesiydi. İlk gün uçaktan iner inmez Madrid’i karış karış gezdik. Tüm sokaklarıyla, müzeleriyle, meydanlarıyla çok güzeldi. Ertesi gün seminerimiz başladı. Diğer ülkelerden gelen kadın dernekleriyle buluştuk. Bize derneklerini tanıttılar, faaliyetlerini anlattılar. Ardından Orihuela Belediye Başkanı konuşma yaptı. Bizlere kendi şehrindeki kadınların durumlarından bahsetti. Bir kadının böyle yerlere gelmesini görmek ve bizlerle bir arada bulunması benim için çok gurur vericiydi. Günün geri kalanında Orihuela’yı gezdik, tam bir sahil kasabasıydı. İnsanları ve sokakları o kadar sıcak bir yer ki, burada yaşarken hep çok huzurlu hissediyorsunuz. İkinci gün Alicante’ye gittik. Burada bir kadın sığınma evini ziyaret ettik, yetkililerle görüştük. Başka bir ülkede böyle yerleri ziyaret etmek çok farklı bir deneyimdi. Ardından Alicante’yi gezdik. Sahili gerçekten çok güzeldi. Son gün biraz hüzünlüydüm çünkü İspanya hiç bitmesini istemediğim bir deneyimdi. Son gecemizde hep birlikte bir anma etkinliği yaptık. İspanya’da “cadı” olduğu düşünülerek yakılan kadınlar için bir etkinlikti bu. Çok güzel geçti, böyle konuların üzerine eğilmek gerçekten çok kıymetliydi. Bir sürü güzel anılar, güzel arkadaşlıklar, farklı kültürler, farklı yemekler ve çok değerli bilgilerle döndüm ülkeme. Hatta döndüğümde keşke biraz daha kalsaydık diye düşünüp hüzünlendim.
Views: 14